RESUL
TÜRKKALESİ
Benden bu ayki sayı için ilk yazı istendiğinde aklımda 2
konu vardı; ya 24.11.1993 tarihli
Galatasaray’ın ilk şampiyonlar ligi maçının öyküsünü ya da Marcelo Bielsa –
Şenol Güneş yazısı yazacaktım. Bu düşüncemden vazgeçmeme sebep olan isimse
Resul Türkkalesi oldu.
Resul eylül ayı içerisinde Bayern München “a “ takımıyla
çıktığı antreman sonrasında gündemimize gelen bir isim. Resul’la alakalı notları vermeden önce nostaljik
bir yolculuğa da çıkalım.
Bayern München denince yaşı 40-50 arası olan her
futbolseverin aklına Mehmet Scholl gelir. Zamanında necip basınımız Rosicky
henüz keşfedilmemişken yaz aylarında Mehmet Scholl’un Türk kimliği tarafına
vurgu yaparak 3 İstanbul takımından birine
transferini haber olarak verir, Mehmet Scholl’un hayat hikayesinden
kesitlerle haberi süslerdi. Esasında sırf adı “ Mehmet “ olduğu için,
gururlanmak veya benzer duyguları en üst seviyede yaşayabilmek adına Bayern
München maçları Türk televizyonlarında verildiği zaman, izleyeni de çok olurdu.
Bizler Mehmet’le gururlanırken , Mehmet esasında Memphis Depay’ın yaşadığı
sorunun benzerini önadıyla yaşıyordu. Benim hatırladığım 1 kez , milli takım
kampına sızmayı başaran acar Türk gazetecilerine “ Türklüğümle gurur duyuyorum”
demişti. Ailesi hakkında o dönem ortaya atılan iddialar hakkında Mehmet Scholl
de konuşmayı sevmiyordu.
Mehmet Scholl’den bahsederken Erhan Önal’ı listenin ilk
sırasına koymama sebebimiz başka; Erhan Önal Bayern München tedrisatından çıkıp
Standart Liege kulübüne transfer olmuş ve yolu Belçika’dan sonra Türkiye’ye
düşmüştü. Erhan Önal hakkında konuşurken Standart Liege kariyerini görmezden
gelme sebebimiz, Erhan’ın Bayern München’de yetişmiş olmasıydı. Tıpkı
Galatasaray’la yakaladığı başarılardan sebep Fenerbahçe kariyerini atlayıp
Galatasaray’lı Erhan diye bahsettiğimiz gibi.
Yeni nesil futbolsever bir önceki neslin Mehmet sayesinde
Bayern München’le kurduğu yakın ilişkiyi
Berkant Göktan zamanında kurdu. Alt yapının en önemli oyuncusu olarak lanse
edilen Berkant efsanesi kulaktan kulağa yayılıyor, Türk kulüplerinin Berkant’la
kurduğu!!! yakın temas gazete köşelerini süslüyordu.
Berkant’ın Türk kulüpleriyle ilk ciddi temasıysa kendisinin
haberi olmadan 1998 yılının Ekim ayında gerçekleşti. Bayern München’in defans
oyuncusu Samuel Kuffour’un da oynadığı özel maçta Hollanda Gana’yla 0-0
berabere kalmış ve maçın yıldızı daha sonraları adını Faruk Gürsoy olarak değiştiren Richard Kinson
olmuştu. Bu maçın ardından Beckanbauer o maçta hayran kaldığı Kingson’u
transfer edebilmek adına Berkant ve bir miktar parayı ( Holosko’nun kulakları çınladı ) gözden
çıkarmıştı. Transfer o dönem gerçekleşmese de Berkant daha sonra Galatasaray’a
transfer olmuştu – ki Berkant’ın hayat hikayesi ayrı bir yazı konusu-.
Resul’den önce son olarak hayatımıza giren Bayern München
tedrisatlı oyuncuysa Trabzonspor’da oynayan Deniz Yılmaz. Deniz Bayern
München’den Mainz kulübüne transfer olmuş olsa da, Bayern München’in 2.
Takımında gösterdiği performansla o dönem çok konuşulan oyunculardan biriydi.
Şu an dünyanın bence en iyi oyuncularından birisi olan Thomas Müller, deniz Yılmaz’ın o dönem
yedeğiydi. Buradan da ayrı bir yazı konusu çıkar diyip umarım bunlar Resul’ün
başına gelmez dileklerimizle Resul’ün hikayesine geçiş yapalım…
Resul alt yaş milli takımlarımızda da zamanında forma
giymişti. U18 milli takımına hangi sebeplerden çağırılmadığını bilmiyoruz ama
Bayern Mğünchen ve Guardiola’nın üzerine titrediği kesin. Resul’un Bayern
München “a “ takım antremanına gazete haberlerinde olduğu gibi 2015 yılının
ekim ayında çağırılmadı. Filmi başa saralım.
2014 yılının temmuz ayında Guardiola A takı ve alt yapı
tesislerinin aynı yerde bulunmasından sebep kimseye hissettirmeden U17 idmanını
izliyor. 98 jenerasyonundan 2-3 oyuncu gözüne çarpıyor ve bu oyunculardan bir
tanesinin evine akşam saatlerinde kulüpten telefon geliyor. Konuşmanın içeriği
“ yarın idman saatinde U17 ile değil, A takımla idmana çıkacaksın” .
Gece heyecandan uyuyamayan oyuncu sabah utangaç bir şekilde
A takımın soyunma odasının kapısını açtığında kendisini ilk karşılayan Ribery
oluyor ve gayet samimi bir şekilde “ hoş
geldin kardeşim” diyor. Bütün oyuncular
elini sıkarken Ribery idmana çıkana kadar çocuğu yanından ayırmıyor. İdman
başlıyor ve sıra çift kale maça geliyor. Maç başladığında Badstuber çocuğa
durması gereken yerleri gösterip, pozisyon bilgisi öğretirken, karşılıklı
oynadığı Ribery ise hiç acımıyor, belini sağa sola kırıyor. Maçın devamında
çocuk Ribery’den 2 pozisyonda topu kapıp hücum başlatınca da Ribery’den aferin
alıyor. İdman bitip eve geldiğindeyse ilk işi kulübün verdiği beslenme
kılavuzuna sarılıp “ daha çok çalışmam , daha güçlü olmam lazım” demek oluyor.
Hikayedeki çocuk yazı başlığına da konu olan Resul
Türkkalesi. Resul futbola yaşıtlarından daha farklı bakmayı becerebilen bir
isim. Sağ bek olarak örnek aldığı isim Lahm değil, yine savunmanın her yerinde
oynayabilen Alaba. Bunun sebebiyse Alaba’nın Bayern München kariyerinde çıktığı
180 maçta sadece 5 kez sarı kart görmesi. Resul Alabay’a hayranığını “ eğer bir
savunma oyuncusu Bundesliga ve Şampiyonla liginde toplamda 5 kez sarı kart
görüyorsa hem çok zeki hem de pozisyon bilgisi en üst seviyededir” olarak ifade
ediyor.
Resul’un bir diğer örnek aldığı isim de Maldini. Maldini’yi
hiç izleyemese de Maldini’nin “ eğer bir pozisyonda rakibe kayarak müdahale
etmişsem, bir önceki pozisyonda muhakkak yanlış bir şey yapmışımdır “ sözünü
aklından çıkarmıyor.
Resul Türkkalesi’nin hikayesi bu. Bizim açımızdan işin acı
verici tarafıysa bambaşka. Tff klasiği Ege turnuvasında harika maçlar çıkaran
Resul’ün o maçlardaki performansıyla
değil , Bayern München’le idmana
çıkmasıyla adını duyurabilmiş olması. Umarım yolu bu topraklara düşmez…