25 Ekim 2015 Pazar



                                                               RESUL TÜRKKALESİ


Benden bu ayki sayı için ilk yazı istendiğinde aklımda 2 konu vardı;  ya 24.11.1993 tarihli Galatasaray’ın ilk şampiyonlar ligi maçının öyküsünü ya da Marcelo Bielsa – Şenol Güneş yazısı yazacaktım. Bu düşüncemden vazgeçmeme sebep olan isimse Resul Türkkalesi oldu.
Resul eylül ayı içerisinde Bayern München “a “ takımıyla çıktığı antreman sonrasında gündemimize gelen bir isim.  Resul’la alakalı notları vermeden önce nostaljik bir yolculuğa da çıkalım.
Bayern München denince yaşı 40-50 arası olan her futbolseverin aklına Mehmet Scholl gelir. Zamanında necip basınımız Rosicky henüz keşfedilmemişken yaz aylarında Mehmet Scholl’un Türk kimliği tarafına vurgu yaparak 3 İstanbul takımından birine  transferini haber olarak verir, Mehmet Scholl’un hayat hikayesinden kesitlerle haberi süslerdi. Esasında sırf adı “ Mehmet “ olduğu için, gururlanmak veya benzer duyguları en üst seviyede yaşayabilmek adına Bayern München maçları Türk televizyonlarında verildiği zaman, izleyeni de çok olurdu. Bizler Mehmet’le gururlanırken , Mehmet esasında Memphis Depay’ın yaşadığı sorunun benzerini önadıyla yaşıyordu. Benim hatırladığım 1 kez , milli takım kampına sızmayı başaran acar Türk gazetecilerine “ Türklüğümle gurur duyuyorum” demişti. Ailesi hakkında o dönem ortaya atılan iddialar hakkında Mehmet Scholl de konuşmayı sevmiyordu.
Mehmet Scholl’den bahsederken Erhan Önal’ı listenin ilk sırasına koymama sebebimiz başka; Erhan Önal Bayern München tedrisatından çıkıp Standart Liege kulübüne transfer olmuş ve yolu Belçika’dan sonra Türkiye’ye düşmüştü. Erhan Önal hakkında konuşurken Standart Liege kariyerini görmezden gelme sebebimiz, Erhan’ın Bayern München’de yetişmiş olmasıydı. Tıpkı Galatasaray’la yakaladığı başarılardan sebep Fenerbahçe kariyerini atlayıp Galatasaray’lı Erhan diye bahsettiğimiz gibi.
Yeni nesil futbolsever bir önceki neslin Mehmet sayesinde Bayern München’le kurduğu  yakın ilişkiyi Berkant Göktan zamanında kurdu. Alt yapının en önemli oyuncusu olarak lanse edilen Berkant efsanesi kulaktan kulağa yayılıyor, Türk kulüplerinin Berkant’la kurduğu!!! yakın temas gazete köşelerini süslüyordu.
Berkant’ın Türk kulüpleriyle ilk ciddi temasıysa kendisinin haberi olmadan 1998 yılının Ekim ayında gerçekleşti. Bayern München’in defans oyuncusu Samuel Kuffour’un da oynadığı özel maçta Hollanda Gana’yla 0-0 berabere kalmış ve maçın yıldızı daha sonraları adını Faruk  Gürsoy olarak değiştiren Richard Kinson olmuştu. Bu maçın ardından Beckanbauer o maçta hayran kaldığı Kingson’u transfer edebilmek adına Berkant ve bir miktar parayı  ( Holosko’nun kulakları çınladı ) gözden çıkarmıştı. Transfer o dönem gerçekleşmese de Berkant daha sonra Galatasaray’a transfer olmuştu – ki Berkant’ın hayat hikayesi ayrı bir yazı konusu-.
Resul’den önce son olarak hayatımıza giren Bayern München tedrisatlı oyuncuysa Trabzonspor’da oynayan Deniz Yılmaz. Deniz Bayern München’den Mainz kulübüne transfer olmuş olsa da, Bayern München’in 2. Takımında gösterdiği performansla o dönem çok konuşulan oyunculardan biriydi. Şu an dünyanın bence en iyi oyuncularından birisi olan  Thomas Müller, deniz Yılmaz’ın o dönem yedeğiydi. Buradan da ayrı bir yazı konusu çıkar diyip umarım bunlar Resul’ün başına gelmez dileklerimizle Resul’ün hikayesine geçiş yapalım…
Resul alt yaş milli takımlarımızda da zamanında forma giymişti. U18 milli takımına hangi sebeplerden çağırılmadığını bilmiyoruz ama Bayern Mğünchen ve Guardiola’nın üzerine titrediği kesin. Resul’un Bayern München “a “ takım antremanına gazete haberlerinde olduğu gibi 2015 yılının ekim ayında çağırılmadı. Filmi başa saralım.
2014 yılının temmuz ayında Guardiola A takı ve alt yapı tesislerinin aynı yerde bulunmasından sebep kimseye hissettirmeden U17 idmanını izliyor. 98 jenerasyonundan 2-3 oyuncu gözüne çarpıyor ve bu oyunculardan bir tanesinin evine akşam saatlerinde kulüpten telefon geliyor. Konuşmanın içeriği “ yarın idman saatinde U17 ile değil, A takımla idmana çıkacaksın” .
Gece heyecandan uyuyamayan oyuncu sabah utangaç bir şekilde A takımın soyunma odasının kapısını açtığında kendisini ilk karşılayan Ribery oluyor ve gayet samimi bir şekilde “  hoş geldin  kardeşim” diyor. Bütün oyuncular elini sıkarken Ribery idmana çıkana kadar çocuğu yanından ayırmıyor. İdman başlıyor ve sıra çift kale maça geliyor. Maç başladığında Badstuber çocuğa durması gereken yerleri gösterip, pozisyon bilgisi öğretirken, karşılıklı oynadığı Ribery ise hiç acımıyor, belini sağa sola kırıyor. Maçın devamında çocuk Ribery’den 2 pozisyonda topu kapıp hücum başlatınca da Ribery’den aferin alıyor. İdman bitip eve geldiğindeyse ilk işi kulübün verdiği beslenme kılavuzuna sarılıp “ daha çok çalışmam , daha güçlü olmam lazım” demek oluyor.
Hikayedeki çocuk yazı başlığına da konu olan Resul Türkkalesi. Resul futbola yaşıtlarından daha farklı bakmayı becerebilen bir isim. Sağ bek olarak örnek aldığı isim Lahm değil, yine savunmanın her yerinde oynayabilen Alaba. Bunun sebebiyse Alaba’nın Bayern München kariyerinde çıktığı 180 maçta sadece 5 kez sarı kart görmesi. Resul Alabay’a hayranığını “ eğer bir savunma oyuncusu Bundesliga ve Şampiyonla liginde toplamda 5 kez sarı kart görüyorsa hem çok zeki hem de pozisyon bilgisi en üst seviyededir” olarak ifade ediyor.
Resul’un bir diğer örnek aldığı isim de Maldini. Maldini’yi hiç izleyemese de Maldini’nin “ eğer bir pozisyonda rakibe kayarak müdahale etmişsem, bir önceki pozisyonda muhakkak yanlış bir şey yapmışımdır “ sözünü aklından çıkarmıyor.
Resul Türkkalesi’nin hikayesi bu. Bizim açımızdan işin acı verici tarafıysa bambaşka. Tff klasiği Ege turnuvasında harika maçlar çıkaran Resul’ün  o maçlardaki performansıyla değil  , Bayern München’le idmana çıkmasıyla adını duyurabilmiş olması. Umarım yolu bu topraklara düşmez…